18 Aralık 2024 Çarşamba

“Uluslararası Hukukun Etkinliği Meselesi” Hakkında Bir Değerlendirme başlıklı makalemden kısa bir hisse:

 Makaleden kısa bir hisse:

"Uluslararası hukuk muhakkak bir hukuk değildir ama ve ancak muhtemel bir hukuktur. Muhtemel bir hukuk olmasının nedeni, bu hukukun gereklerini uygulatacak ve hatta hükümranlığı nedeniyle de uygulatmak zorunda olan, bir üst kudretin bulunmamasıdır. Bu hukuku, gene bu hukukun kişileri olan uluslararası topluluğun mensubu özneler, kendi müstakil veya müşterek, tekil, iki taraflı veya çok taraflı iradelerinin tezahür etmesi ile uygularlar ve hukukun gerekleri, şayet bu husus muhtemelen gerçekleşirse, tecelli eder. Bu irade, anılan öznelerin siyasi iradeleridir. Özneler olan egemen devletlere, hukukun gereğini yapmalarını emredecek başka bir üst merci yoktur; dolayısıyla bu öznelerin uluslararası hukuku uygulamayı tercih etmeleri gerekir. Bu durum en kısa bir biçimde “uluslararası hukuk muhakkak bir hukuk değildir fakat muhtemel bir hukuktur” biçiminde ifade edilebilir kanaatindeyiz ve öyle de ifade ediyoruz. Bununla birlikte, uluslararası hukukun muhtemelen oluşacak siyasi iradelerden bağımsız olarak, evvelden belli kural ve müesseseleri mevcuttur. Örneğin, silahlı saldırının kuvvet kullanma yasağının ihlali olduğu, saldırgan devletin sorumluluğunu doğurduğu ve mağdur devlete meşru müdafaa hakkı verdiği bellidir. Soykırımın yasak olduğu ve bu yasağın uluslararası hukukun emredici kurallarından ileri gelen bütün uluslararası topluluğa yönelik bir soykırım işlememe ve engelleme yükümlülüğü yüklediği açıktır. Bu en vahim ve fakat en bariz örneklerden de anlaşıldığı üzere, uluslararası hukukun kural ve ilkeleri elbette vardır ve sonuçlarının uygulanıp uygulanmamasından bağımsız olarak, bilimsel hukuki doğruyu belirtirler. Uluslararası hukuk bilimi tarafından belirtilen bu epistemolojik bilimsel hukuki doğru sayesinde, uluslararası ilişkilerde ve küresel kamuoyu nezdinde, resmi veya gayri resmi propagandalar ile dünya sahnesinde haklılığın ve meşruiyetin gasp edilmesi önlenebilir. Uluslararası hukukun buyurduğu sonuçlar uygulanmasa, gerçekleşmese, hayata geçmese bile, uluslararası hukuk, uluslararası ilişkilerde haklılığın ve meşruiyetin bilimidir. Bir bilim olarak uluslararası hukukun önemli işlevi, uluslararası ilişkilerde ve devletlerarası münasebetlerde haklılığın bilimi olmasıdır. Bu nokta da uluslararası hukuk bakımından başlı başına bir tesirdir. Bu tesirin başlıca yönelimi, küresel kamuoylarının zihinleridir. Burada gereken güç, bizatihi bilimsel bilgidir ve bu bilgiden ileri gelen epistemolojik doğrunun söylenmesidir. Bu sayede uluslararası hukukun gereğinin uygulanması mümkün olmasa da, bir de üzerine ihlalci tarafça haklılığın da gasp edilmesi önlenebilir. Hem haksız olup, hem de haklılığın gasp edilmesi engellenebilir. Böylelikle insanlar en azından gerçeği bilirler. Buradaki gerçek, kimin haklı, kimin haksız olduğudur. Haklılık meşruiyettir ve meşruiyetin bizatihi bir gücü ve dolayısıyla bir önemi vardır. Uluslararası ilişkilerde haklılığın ve meşruiyetin bilimi uluslararası hukuk bilimidir."

“Uluslararası Hukukun Etkinliği Meselesi” Hakkında Bir Değerlendirme başlıklı makalemden kısa bir hisse: