Türk-Yunan İlişkileri Kapsamında
Kıta Sahanlığı Uyuşmazlığının Çözüm Yeri Birleşmiş Milletler Uluslararası
Adalet Divanı Olabilir mi?
Can the United Nations
International Court of Justice be the Solution Place for the Continental Shelf
Dispute Within the Scope of TurkishGreek Relations?
ÖZ
Ege Denizi üzerindeki kıta
sahanlığı sınırlandırması meselesi, Türkiye ve Yunanistan arasında çözüm
bekleyen uyuşmazlıklardan biridir. Özellikle 70’li yıllardan itibaren
görünürlük kazanan bu sorun, Yunanistan’ın tek taraflı başvurusu ertesinde
Uluslararası Adalet Divanı’nın 1978 tarihli yetkisizlik kararıyla birlikte
bütünüyle siyaset ve diplomasi sorunu haline gelmiştir. Öte yandan birçok
devletin benzer sınırlandırma sorunları yaşadığı ve bunları Divan veya farklı
uluslararası yargı organları eliyle çözüme kavuşturma çabası içine girdiği
görülmektedir. Bunun sonucunda yargı organlarının deniz alanlarının
sınırlandırılması meselesine dair ciddi bir içtihadi birikimi ortaya çıkmıştır.
Deniz alanlarının sınırlandırılması hukukunda baskın ilke, sınırlandırmanın
hakça bir çözüme kavuşturacak şekilde yapılmasıdır. Bu düşünce, 1982 Birleşmiş
Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne de girmiştir. Bu bakımdan Ege Denizi’nde
yapılacak bir sınırlandırmada, en doğudaki Yunan adaları ile Türkiye anakarası
arasında çizilecek bir eşit uzaklık çizgisine dayalı bir sınırlandırma
yapılmasının hakça olmaması sebebiyle, yargı organlarından bu yönde bir karar
çıkmayacağı beklenebilir. Öte yandan bu çalışmanın ortaya koyduğu görüş, her ne
kadar Divan’dan çıkacak kararın içtihat ışığında, Türkiye tezleri lehine bir
sonuç getirebileceği düşünülse de bu karar bir kez verildikten sonra dönüşün
olmayacağı bilinmeli, uyuşmazlığın diplomasi ve 1982 Sözleşmesi’ndeki öncelikli
usul olan anlaşma yoluyla çözülmesi yönündeki çabalar sürdürülmelidir. Anahtar
Kelimeler: Kıta Sahanlığı Sınırlandırması Uyuşmazlığı, Ege Denizi, Ege Sorunu,
Uluslararası Adalet Divanı, Deniz Alanlarının Sınırlandırılması, İçtihat Hukuku
ABSTRACT
The issue of the continental shelf
delimitation on the Aegean Sea is one of the disputes pending between Turkey
and Greece. This problem, which has gained visibility especially since the 70s,
has become a purely political and diplomatic problem with the 1978 decision of
the International Court of Justice, following the unilateral application of
Greece. On the other hand, it is seen that many states have similar limitation
problems and try to resolve them through the Court or different international
judicial bodies. As a result, a serious accumulation of jurisprudence
(case-law) has emerged on the issue of the delimitation of maritime areas by
the judicial bodies. The predominant principle in the law of delimitation of
maritime areas is that the delimitation should be done in a way that provides
an equitable solution. This idea was also included in the 1982 United Nations
Convention on the Law of the Sea. In this respect, since it would not be fair
to make a delimitation based on an equidistance line to be drawn between the
easternmost Greek islands and the Turkish mainland, it can be expected that a
decision in this direction will not be made by the judicial organs. On the
other hand, the view put forth by this study is that although it is thought
that the decision of the Court may bring a result in favor of the Turkish
theses in the light of case law, it should be known that once this decision is
made, there will be no turning back and that the efforts to resolve this
conflict through diplomacy and agreement which is the primary procedure in the
1982 Convention, should continue. Keywords: Dispute of Continental Shelf
Delimitation, Aegean Sea, Aegean Dispute, The International Court of Justice,
Maritime Delimitation, Case-Law
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi • Cilt
27, Sayı 2, Aralık 2021, MÜHF-HAD ISSN: 2529-0142, ss. 1013-1038 •
DOI:10.33433/maruhad.989579
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder